Beynin Yapısı

* Doç. Dr. Nusret Kaya'nın Tempo'daki söyleşisinden...

İnsanın karakutusu keşfediliyor

Psikiyatrinin yeni yıldızı 'beynin yapısı'. Bu karmaşık yapının sırları kimi bağımlılıkların ve sorunların kaynağını ortaya çıkarıyor, sapmaların tedavisinde yeni ufuklar açıyor.

Çağımızın bir numaralı sorunu, her gün binlerce insanın karşı karşıya kaldığı ruhsal çöküntüler. Giderek içinden çıkılmaz bir hal alan bu gizemli konuda uzmanlar yeni açılımlara yöneliyorlar. Psikiyatrinin geldiği son noktada artık terapilerden ve ilaçlardan daha önemli bir nokta ele alınmaya başlandı, "beynin yapısı". Tıpkı bir karakutu gibi çalışan, kayıtlar taşıyan beynin, daha doğrusu "alt beynin" çözümlenmesi ve sonuçta gizli noktaların açığa çıkarılması mümkün mü? Psikiyatrist Doç. Dr. Nusret Kaya bunun mümkün olduğunu söylüyor. Rüyaların analiziyle, bu karakutunun kayıtlarına yaklaşılabileceğine, birşeylerin farkına varabileceğimize dikkat çeken Kaya, Tempo'ya psikiyatrinin yeni ilgi alanlarını ve rüya analizlerinin basit yöntemlerini anlattı.

Tempo: Beynin yapısı psikiyatriyi neden ilgilendiriyor?
Doç. Dr. Nusret Kaya: Beyni, üst beyin yani tıptaki ismiyle korteks ve alt beyin olarak bölümlendirmemiz, birçok tıbbi terime boğulmamak ve kolay anlaşılabilmesi açısından en doğru tanımlama olacaktır. Bir de bu ikisinin arasında benim ilkel libido seviyesi diye tanımladığım tabaka mevcut. Korteks bir milimetre kalınlığında, bir kabuk gibi iki beyin yarımküresini kaplar. Biz bu korteks kısmıyla okuruz, düşünürüz, felsefe yaparız, para kazanırız. Bu kısım IQ'nun ölçüldüğü ve beyin hücrelerinin %28'lik bir kısmının kullanıldığı yerdir. İlkel libido seviyesi için "Klasik Freud Ekolü" şuuraltı der. Bu tabakanın tamamında seksüel içerikli takıntılarımız vardır. Üst beyin yani korteks gelişmiş dahi olsa bu tabakada takıntılar varsa insan alt beynin zenginliklerine ulaşamadan yaşar, çünkü bu tabakaya toslar. Alt beyin ise tüm duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağıdır,
- refleksif olarak iç organlarımızı çalıştırır
- RNA yoluyla atalarımızdan gelen bilgi şifrelerini depolar.
Bu kısım beynin %72'lik hücre kullanan ve EQ diye tanımlanan yeridir. İnsanlık tarihinin ne kadar eski olduğunu ve tek bir RNA molekülünün 20 milyon bilgi çipi taşıdığını düşünürseniz alt beynin nasıl bir hazine olduğunu anlayabilirsiniz. İşte ben insanları bu hazineyi keşfe çağırıyorum. Unutulmamalı ki takıntısız şuuraltı ve alt beyin olmaz. Takıntısız şuuraltı kişinin kendi elinde değil, daha çok ebeveynlerinin elindeyken, takıntısız alt beyin atalarının elindedir.

Tempo: Sorun "ilkel libido" seviyesindeki sorunları aşmak mı?
Doç. Dr. Nusret Kaya: Bu tip takıntıların giderilmesi için cinsel enerjinin yani libidonun açığa çıkması, boşalması gerekiyor. Kadınlarımız genç kızlık dönemlerinde klitorisi kullanıyor, olgunluk dönemlerinde ise vajinal orgazmı bir türlü yaşayamadıklarından rahme yöneliyorlar. Çünkü libido açığa çıkmak için kendine bir organ arar, vajinayı bulamadığı zaman iki yol vardır. Ya klitorise yönelir ya da rahme. Kadın klitorise yöneldiğinde ya klitorisin bebeklik koduna döner ve kendini kolej talebesi gibi hissedip öyle yaşar veya klitorisin anatomik olarak erkeğin cinsel organına benzerliği yüzünden, o kodu alır. Bu durumda kadın erkek ilişkisi aslında anne çocuk ilişkisi gibi yaşanır. Kadın, birlikte olduğu erkeğe de çocuk gibi bakar ve öyle davranır. Kadınlar rahim, erkekler ise çocuk alt beyinli olarak kalıyor. Gerçi bir istatistik çıkarmak güç ama ben toplumumuzun %90 gibi bir oranla bu durumda olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden kadın cinsel yaşamını doğru yaşayıp, benim dişi gücüm vajinamla erkeğime, rahim gücümde çocuğuma aittir deyip dengeyi kurarsa sorun ortadan kalkar. Erkeğin zevki de kadının gönderdiği bu 'erkeğim' koduna bağlıdır.

Tempo: Alt beyinle ilişki kurmak ve duygusal zekayı geliştirmek nasıl bir fayda sağlayacak?
Doç. Dr. Nusret Kaya: %28'lik üst beyin hücreleri hiçbir zaman %72'lik alt beyin hücreleriyle başa çıkamaz. Bunun için biz aslında alt beynimizin hakimiyeti altındayız. İşte, eğer alt beyinde çözülmemiş anneden ve genetik bilgi şifrelerinden gelen olumsuz kodlamalar yani takıntılar varsa o insanın psikolojisi sağlam olmaz. Alt beyin takıntılarımız ortadan kalkınca üst beyinlerimiz yaratıcılığı ve gücü yakalayacak. Çünkü üst beynimiz şekillere bağlı olarak insanlarla hatta diğer canlılarla 'alfa frekansı' ile iletişim kurarken, alt beynimiz 'delta frekansı' yoluyla yani daha derinden iletişim kurar. İnsanlar arası iletişimde de eğer alt beyninizdeki takıntılar sert değilse, birbirinizi daha kolay anlarsınız.

Tempo: Alt beyin takıntılarından kurtulmanın yöntemi ne?
Doç. Dr. Nusret Kaya: Burada esas olan üst beyni devre dışı bırakıp alt beyne olumlu telkinler yapmaktır. Bu konuda Batı'da psiko-analiz yoluyla, rüya analizi ve serbest çağrışım metodu ile üst beyin devre dışı bırakılarak, alt beyne inmeye çalışılıyor. Doğu'da eskiden beri çeşitli metotlar uygulanmakta, meditasyon, Tao veya Budha ile Konfiçyus felsefeleri. Bir de kaynağını Kuran'dan alan İslam Tasavvufu. Bu öğretilerin tümü evrenin sembol dilini kullanmaktadır. Sembol dili anlatımı ile, 'alt beynin derinliği' nin aynı şey olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu dilin diğer adı kuş dilidir. Yunus Emre'nin şiirinde dediği gibi:
Benim dilim kuÅŸ dilidir
Kimse bilmez benim dilim,
Ben söylerim ben dinlerim
Kimse halim bilmez benim.

Tempo: Rüyalardan nasıl yararlanılır?
Doç. Dr. Nusret Kaya: Ben rüyalarınızı yazın diyorum; rüyalarınızı nasıl yazacaksınız. En doğrusu uyanır uyanmaz yazmaktır. Ya da en geç kahvaltıdan önce. Üst beyin tam olarak devreye girmemiş olsun. Çünkü üst beyin devreye girerse yorumsuz olarak yazmak mümkün olmayabilir. Örneğin alt beyin rüyaları çok ilginç rüyalardır. Kişi burada daha önce hafızasında hiçbir kaydı ve benzeri bulunmayan olaylar, yerler ve kişiler görebilir. İnsanlar böyle rüyalar gördüklerinde reenkarnasyona uğradıklarına inanırlar, bu doğru değildir. Bu şekilde 4-5 kuşak önceki akrabasının mezarını bulan ve çok önceki olaylara ilişkin ayrıntıları öğrenenler olmuştur. Kişi rüyasını anlatırken takıntıyı açığa çıkarıyoruz ve ortadan kaldırıyoruz. Çünkü takıntıya konu olan şey realiteyle karşılaşıyor, yani realize oluyor.

Tempo: Peki alt beyinler de üst beyinler gibi farklı değil mi?
Doç. Dr. Nusret Kaya: Temelde aynı, spermin yumurtayı döllediği anda tohum beyazdır. Ancak felsefelerden öğrendiğimize göre bu beyazlığın üstüne örülen yedi katman vardır. Fakat anneden başlayarak ortaya çıkan takıntılar bu katmanların siyahlaşmasına sebep olabiliyor. Bir de genetik bilgi şifrelerinden gelen etkiler var tabii. Biz tohumun üstüne örülen bu yedi katmanı geriye doğru dönüp beyazı, o tohum beyazlığını yakalamak amacındayız. O pırıltıyı yakalamak kolay bir şey değil, doğaya uygun yaşamamız gerekli. Onun için ben doğaya uygun bir tedavi uygulamaya çalışıyorum.