HABERTÜRK
26 Eylül 2010 Pazar
Rüya terapisti ve psikiyatr NUSRET KAYA, kadınların ayakkabı tutkusunun gerçek sebeplerini, insanlık olarak Kutsal Kase'yi nasıl kaybettiğimizi ve demokrasinin kökenlerini anlattı.
Haber: Gülenay Börekçi
Rüya terapisti Nusret Kaya Teke Tek programında, ayakkabı almadan duramayan kadınların cinsellikle ilgili sorunları olabileceğinden söz etmişti. Ayakkabıya düşkün Sex and the City kadınlarının güçlü cinsellikleri bir şehir efsanesi miydi yani! Soruyorum: 
'Rüya dilinde ayakkabı vajinal simgedir' diyor Kaya. "Vajinal orgazm yaÅŸamayan kadınların rüyalarında ayakkabı görmeleri tesadüf deÄŸildir. Zamanla karşı konulmaz bir ayakkabı satın alma hastalığına dönüşür. Alt beyin ve kuyruÄŸunun farkında olmadan ve umutsuzca vajinadaki ışığı arayışıdır bu aslında"  
-Vajinal orgazm yaşamayan kadınlar başka ne yapar?
Değişir. Bazıları kendini yemeğe vurur.
 -Vajinal orgazm niçin önemlidir?
Vajina guddeleri, bir hastalık yoksa tertemiz, pırıl pırıldır. Işık verici enerji taşır. Çoğu zaman 
uyuyan bir enerjidir bu. Dan Brown, Da Vinci Şifresi'nde tüm Hristiyanlık aleminin Kutsal Kase'nin peşinde oluşunun gerçek hikayesini anlatır. Kadın korkusunun nasıl kiliseyi etkisi altına aldığını, otoritelerin bu yüzden 
cinselliği ayıp ve kötü bir şey haline getirdiğini…Vajinanın önemini bilmediğimiz,bilmezden geldiğimiz için bu ülkenin kadınlarının çoğunda da vajinusmus sendromu vardır. 
 -Peki ne yapmalı?
O ışığı bir kadın olarak önce kendiniz bulacaksınız, sonra çevrenize yaymaya başlayacaksınız. O zaman ne olacak biliyor musunuz; savaşları bitirecek gücün sizde olduğu ortaya çıkacak.
 -Kadın erkeÄŸin sandığından daha güçlü bir varlık o halde…
Kuyruk biliminde güç kadındadır.Çünkü sizde bizde olmayan bir rahim var. Ama büyük bir çoğunluğunuz 
sadece içini bilirsiniz. İçi, yani doğum yapan kısmı. Halbuki rahimin içi, doğumla meşgul olduğu kadar ölüm ve hastalıkla da meşguldür, simgebilim diliyle bir nevi cehennemdir. Vajinanın bulunduğu ucu ise cennettir.
-Siz psikiyatristsiniz, rüyalar aracılığıyla terapi yapıyorsunuz. Size biri çeşitli şikayetlerle geldiğinde ilk olarak ne yapıyorsunuz?
Yatağının başucuna bir kağıt kalem koyup rüyalarını yazmasını istiyoruz. Yazılı rüyalarının sayısı beş olunca benden terapi randevusu alıyor.
-Geçmişi sorup öğrenmiyor musunuz öteki psikiyatristler gibi?
'Sana hamile kaldığı andan itibaren neler yaÅŸamış, öğren' diyorum.  Bir binanın temeli bozuksa, en ufak bir sarsıntıda yıkılır diyen depremciler haklı. Ben de diyorum ki, insanların temel 
inşaat bozuklukları anne rahmindeyken gerçekleşir. Ve annenin yaşadığı her 
sıkıntıyı cenin alt beynine kaydeder. O kayıtlar da rüyalarda dile gelir. 
Sonradan oluşan üst beynin , yani korteksin aksine alt beyin hiç bir şeyi unutmaz. 
Uyumaz bile. Bakın, her şeyi bildiğimizi sanmamıza sebep olan üst beyin bizi 
farklılaşma tuzağına götürür. "Senin annen onunkinden farklı" der. "Baban 
farklı, dinin, dilin, ülken, sınıfın farklı…". Alt beyine göre ise içimizdeki ben 
hepimizde aynıdır; demokrasi de budur.
-Mecazi bir ÅŸey mi 
söylüyorsunuz?
Anatomik bir olgu bu, 
hikaye değil. Kuyruksokumumuzdan vücudumuza akan enerji hiçbirimizde farklı 
deÄŸil.  FarklılaÅŸmalar tuzaklarla dolu. 
Sizinle benim eşit olduğumuzu ikimizin alt beyni de bilir mesela. İnsan 
rüyalarında hatırlamadığı ya da hatırlamak istemediği dönemlerin yansımalarını 
görür. Duygusal şokları, matemleri, ayrılıkları..Ya da eski kuyruk maceralarını, 
yani çocukluğunda maruz kaldığı seksüel içerikli oyunları, ensesti…Bunlar 
başımıza gelse bile kuyruğu ayıp kabul eden bir toplumda yaşadığımız için 
kimseye anlatamayız. Kendimize bile anlatamayız. Fakat rüyalar gerçeği mutlaka 
anlatır. 
 -Üst beyinde olanları 
biraz daha açar mısınız?
Üst beyinle okuyoruz, 
yazıyoruz, felsefe yapıyoruz, televizyon programlarına çıkıyoruz…Hoş, kimse 
kimseyi anlamıyor ve hemen kavgaya tutuşuluyor, o ayrı. Çünkü üst beyin seçiyor, 
yani ayrıcalık yapıyor. "Ben buyum, sen şusun" diyor.Dedikodu yapıyor. Laf 
sokuyor. Kibir tuzağına götürüyor insanı. "Benim milletim, benim vatandaşım" 
gibi cümleler kuruyor. İslam'a göre yanlış bu. "Kedim" bile diyemezsin; Allah'ın 
yarattığı hiçbir varlık sana ait olamaz.
YAÅžAM 
ENERJİSİNİ HAREKETE 
GEÇİRMEK 
İÇİN
*Hiç olmazsa 
arada sırada Kutsal Kase'yle, yani vajinal orgazmla biten seks 
yapılmalı.
*Rüyaları 
muhakkak yazın. Zira rüya alt beynin, yazmaksa üst beynin faaliyetidir. Rüyaları 
yazmaksa alt beyinle üst beynin arasında bir köprü kurma 
çabasıdır.
*Kadınlar 
günde 10-20 kere kendi kendilerine şunu tekrar 
etsin:
"Ben 
yaÅŸam enerjimi 
kutsal kasemden, omuriliÄŸimdeki vajinal 
sinir kanalıyla, seks şartı 
olmaksızın, otururken bile, aşağıdan yukarı, 
beynime taşıyorum.Ve tüm 
aksayan organlarıma yaşam enerjisi 
gönderiyorum." Erkeklerin cümlesiyse şu:"Ben 
yaÅŸam enerjimi 
fallusumdan omuriliÄŸimdeki penis 
siniri kanalıyla seks şartı 
olmaksızın, otururken bile aşağıdan yukarı, 
beynime taşıyorum.Ve tüm 
aksayan organlarıma yaşam enerjisi 
gönderiyorum."
*Günde bir 
saat terletecek cinsten spor yapın. Bisiklet hariç!
*YetiÅŸkinseniz; az 
yiyin; mümkünse günde tek öğün.
 
ÇOCUKLUKTA 
BAÅžA 
GELENLERİN 
İNTİKAMI MUTLAKA 
ALINIR
Üst beyinin  bildiklerinin rüyada hükmü 
yoktur.Başlangıç 
rüyaları daima 0-2 yaş arasında 
oluÅŸan kuyruk 
bozukluklarından sözeder. Diyelim ki; anne bebeğini 'Ben seni 
yerim' diyerek poposundan öpüyorsa kuyruk bozuluyor ve yaşam enerjisi 
bağırsaklara 
mahkum ediliyor. Bunu tespit edip çözemediğiniz zaman, 
yaÅŸam enerjiniz 
bağırsaklardan 
geliyor. Aşırı 
yiyorsunuz, bitip tükenmek bilmeyen öfke krizlerine yakalanıyorsunuz…Medulla spinalis, nam-ı diğer omurilik, 
Sümer çivi tabletlerinden beri yaşam 
ağacı olarak 
kabul edilir. Ağacın 
dallarının sağlıklı 
büyüyebilmesi için temiz suya, yani yaşam enerjisine 
ihtiyacı vardır. Oysa büyük çoğunluğumuz 
bebeklikte anne ve babalarımızın hataları yüzünden bağırsaklardan 
gelen kirli enerjiyi kullarınız. Ateşli 
hastalıklarda fitil kullanımı mesela…İki 
yaşında korteksi 
oluşmamış bir bebek, 
fitilin ilaç olduğunu bilmez, 
hastalığa iyi 
geleceÄŸini bilmez, 
doktorun tavsiye ettiÄŸini bilmez. 
Sadece canı acır. Sonra da al sana abartılı anal enerji yüksekliği. Ve 
yetiÅŸkinlikte kafa 
kirliliÄŸi, dedikodu, 
öfke krizleri, laf sokmalar..Bir nevi çocuklukta başa gelenlerin 
intikamı. Dedikodunun "kodu" kısmı nedir, düşünün.
 TERCÜMANLAR 
ERKEK
Kuran'ı 
yanlış 
yorumluyorlar. Nisa Suresi mesela. Oradaki bir kelimenin "Ayrılmak" "devrim 
yapmak" "revize etmek" gibi 26 başka anlamı da 
varken, tercüme edenler 'Kadınları dövün' dendiğini iddia 
ediyor. Sebep? Tercümanlar hep erkek.